top of page

Deprem ve Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar Neler Yaşıyor?

Yazarın fotoğrafı: Başak AydınBaşak Aydın

Görsel: Maggie Chiang

 

Kadınlar, deprem gibi büyük afetlerin yıkıcılığının ardından risk altında olan gruplar arasında yer alır. Kadınların yetiştirilme tarzından kaynaklı geliştirdikleri davranışlar; toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin unsurlar (ailede diğerlerini gözetme sorumluluğu, bakımveren olma vb.); okur-yazarlığın daha az olması, düşük eğitim seviyesi; yoksul yaşam koşullarına sahip olma, evsiz olma veya sığınma evinde yaşama, evin geçimini tek başına sağlıyor olma; etnik farklılıkların getirdiği dil sorunları ve kendini ifade zorlukları; yaşa bağlı olmaksızın kronik bir rahatsızlığa veya engele sahip olma gibi durumlar afet anında ve sonrasında güvende olmalarını etkiler ve risk altında bırakır.


Eğer kadınlar, sosyoekonomik olarak erkeklere oranla daha dezavantajlı konumsa ise, afetin sonuçlarına karşı daha savunmasız ve çaresiz hissedebilirler. Örneğin, deprem sonrası şok durumunda erken doğum yapma veya lohusa döneminde yeterli beslenememe riskleriyle karşı karşıya kalabilirler. Kadınların giyim, hijyen, gebelik ve emzirme koşulları, bakım ihtiyaçları, psikolojik durumları ve ev içi şiddetin kontrolüne dair ihtiyaçları ön plana çıkmaktadır. Ayrıca deprem sonrası koşullar kadınların menstrual (âdet) dönem ve gebelikteki ihtiyaçlarına erişimi kısıtlamaktadır.


Kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve toplumdaki konumu önemli bir yere sahiptir. Örneğin, erkekler afetin uzun süren etkilerine karşı iş için göç etmek zorunda kaldıklarında, kadınların afetin sonuçlarıyla başa çıkmanın yanı sıra normal ev içi görevlerini de yerine getirmeleri beklenir. Bir diğer önemli konu ise, kadınların afet sırası ve sonrasında her yönüyle şiddet ve saldırılara maruz kalabilmeleri ve güvenlik sıkıntıları yaşayabilmeleridir. Deprem sonrasında cinsiyete dayalı şiddet çarpıcı bir şekilde yükseliş gösterebilir. (Örneğin, Haiti depremi, 2010) Aşırı kalabalık çadır bölgeleri, güvenli barınma alanlarının yetersizliği, aydınlatma ve güvenlik güçlerinin eksikliği kadınları ve kız çocuklarını cinsel saldırı ve şiddete karşı savunmasız hale getirebilir. Bu saldırı ve şiddet sonrası kadınlar daha fazla utanmış, suçlanmış ve toplum tarafından etiketlenmiş hissedebilirler.


Güneydoğu'da gerçekleşen daha önceki depremlerin ardından yapılan çalışmalarda, 15-65 yaş aralığındaki kadınların bazı ruh sağlığı problemleri yaşadıkları belirtilmiştir. Bunlar, travma sonrası stres bozukluğu, somatizasyon, öfke problemleri ve kişiler arası ilişkilerde bozulmalardır. Doğal afetlerde, afetin öncesinde var olan olumsuzlukların etkileri göz ardı edilebilmektedir. Örneğin, kadınların afetten önce süregelen ev içi şiddet öyküsünün olması, kayıp yaşamaları, yalnızlık, destek ağının yetersizliği, ihmal edilme, güvende olmama gibi koşullar deprem sonrası gösterdikleri duygusal ve fiziksel tepkileri arttırabilir. Doğal afetler kitlesel bir travma yaratır, afetten sonra insan eliyle yapılan her türlü travmatik olay ise daha fazla duygusal ve fiziksel hasar bırakabilir. Bu nedenle, deprem gibi büyük afetler sonrası kasten yapılan her türlü saldırı ve şiddetin takip edilmesi ve önlenmesi çok önemlidir.

Sosyal destek, grup içi yardımlaşma, ilgi, bakım ve gözetim, yapıcı ilişkiler travmatik olayların sonucuyla başa çıkmada önemli bir koruyuculuk arz eder.

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page