Lena Macka, 2021
Toplumsal/kitlesel travmatik olaylar, yaşayan bir organizma olan toplumun acı ve kayıplar deneyimlediği, toplumun olaya doğrudan ya da dolaylı yoldan maruz kalan tüm kesimlerini etkileyebilen olaylardır. Afetler, kazalar, savaş, zulüm ve şiddet olaylarını kitlesel travmalar içinde sayabiliriz. Travma, bunu yaşayan kişinin kendisi, kimliği, diğer insanlarla ilişkileri ve dünyaya bakışını sarsar. Özellikle tekrarlayan, süregelen travmatik bir durum varsa, yaşamsal ve ruhsal bütünlüğe yönelik tehditler son bulmuyorsa hem travmaya doğrudan maruz kalan hem de tanık olan toplumun diğer kesiminde derin yaralar açılabilir.
Kitlesel travmatik durumlarda ruhsallık, travmatik darbeyle oluşan delikten/yırtıktan akıp gitme tehdidi altında kalır, içselleşen bir kara kitle yabancı bir cisim gibi ruhsal sistemi kendine doğru emer. Travmatik durum, bir çaresizlik ve çıkışsızlık yaratır ve bu, bebeksi çaresizliğin ve bağımlılığın bir anlamda geri dönüşüdür.
Toplumsal derinin yırtılması, grup içinde ve gruplar arası çeşitli düzeylerde var olan ortaklık düşüncelerine yapılan ruhsal yatırımların geri çekilmesine neden olur. Topluluk bağlarına darbe vurur. İnsanların hayat karşısında yaşadığı belirsizlik ve sarsılmaları yumuşatan ve dengeleyen bir unsur olarak toplum olma hisleri zedelenir. Bunun tam tersi olarak, travmatik durumla beraber bazen bağlayıcı ve toplumsallaştırıcı etkiler de doğabilir.
Travmatik durumun içinde kopuk ve yalnız kaldığınızı, iç ve dış kaynaklarınızın hırpalandığını hissedebilir; toplumu temsil eden potansiyel nesnelerin yetersiz kaldığını deneyimleyebilirsiniz. Gerilemeyle beliren çocuksulaşma içinde, travmatik olayın gölgesi sahip olduğumuz nesnenin üzerine düşer. Tümgüçlü bir ebeveyn arayışı eğilimlerimiz tetiklenebilir.
Comments